Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 1 Şubat TBMM grup konuşmasında;
14 Mayıs’a kadar her yerde sayın Erdoğan’a; Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı’na Ankara’nın göbeğinde kimin suikast düzenlediğini, Sinan Ateş’in katillerinin kim olduğunu soracağına,
EYT düzenlemesi mevcut kanun teklifinde; 1999 yılında yürürlüğe giren yasanın zorunlu kıldığı yaş sınırı kaldırılırken bu sefer de aynı yasanın artırdığı prim ödeme gün sayısının değiştirilmemesine,
Sayın Erdoğan’ın 11 yıl önce açıkladığı ama hiçbirini tutturamadığı 2023 vizyonuna,
Sanayi ve teknoloji alanında iktidarın 20 yıllık performansına,
Sanayi ve teknolojik dönüşümle doğrudan ilgili 59 eylem ve projemize,
6 siyasi parti olarak milletimizle paylaştığımız Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin 14 Mayıs’tan sonra hayata geçecek somut planlar olduğuna,
Millet İttifakı’nın millete rağmen değil, milletle beraber yol yürüyeceğine dair görüşlerini paylaştı.
(TAM HALİ)
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 14 Mayıs’a kadar her konuşmasında, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in katillerinin bulunması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aynı soruyu soracağını söyleyerek; “Banuçiçeğin ve Bengisu’nun babasına, Sinan Ateş’e, kim kıydı? Katiller, nerede saklanıyor? Saklanmalarına, kim izin veriyor? Yargı sürecini, kimler baltalıyor? Bu sorulara cevap vermeden, o koltukta rahat oturamazsın! Devletin içinde, mafyalar, çeteler, uyuşturucu satıcıları kol gezerken; ‘Cumhurbaşkanıyım’ diye, ortalıkta gezemezsin! Banuçiçeğin, babasız geçen, ilk doğum gününde, gece başını, yastığa koyup, rahat rahat uyuyamazsın! Beni iyi dinle, sayın Erdoğan! Vicdana sığmayanı, Türkiye’ye sığdıramazsın!’’ diye konuştu.
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte tüm yetkilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’da olduğunu ve bu görevinin sorumluluğuyla Sinan Ateş’in katillerini bulması gerektiğinin altını çizen Genel Başkanımız; ‘’Şimdiye kadar sustun, duymazdan geldin, görmezden geldin. Artık senin üstüne düşen, bir seçim yapmaktır. Ya bu şehir eşkıyalarını, görmezden gelmeye devam edeceksin ya da, bu işin sonuna kadar gideceksin. Seçimini yap! Ya Sinan Ateş’in kanını yerde bırakacaksın; Ya da, hesabını soracaksın. Seçimini yap! Ya makamının hakkını verip, bu alçaklığın karşısında, dik duracaksın. Ya da, katillerin, alçakların karşısında, boyun eğeceksin. Seçimini yap, Sayın Erdoğan!’’ diyerek Erdoğan’a seslendi.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, ne olursa olsun böyle alçak bir suikaste sessiz kalmayacağını belirterek; ‘’Gerçek katiller, gün yüzüne çıkana kadar; bu kürsüden, acizliğini, yüzüne vurmaya devam edeceğim! Yer delinse de, gök yıkılsa da vicdanları titremeyenlere inat; ‘Sinan Ateş’in katilleri nerede?’ diye sormaya, devam edeceğim! Biz, İYİ Parti olarak; tüm susanlara inat; hakikatin sesini duyurmaktan vazgeçmeyeceğiz!’’ diye konuştu.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, EYT düzenlemesine bir sosyal yardım olarak değil hak kaybının giderilmesi olarak yaklaştıklarını belirtirken 24 Ekim 2018 tarihinde EYT’liler için Mecliste önerge verdiklerini ancak Ak Parti ve MHP oylarıyla reddedildiğini söyledi.
Ayrıca EYT’liler için çözüm planlarını da açıkladığını belirten Genel Başkanımız, çözüm planlarımızın da duymazdan gelindiğini anlattı. EYT düzenlemesinin mevcut kanun teklifinde yaş sınırı kalksa da bu sefer de prim gün sayısına takılan EYT’liler için Genel Başkanımız; ‘’Net bir şekilde bilgilendirmediğiniz için, vatandaşlarımız; borçlanma hakkından, faydalanmak adına; arabasını sattı, kredi çekti, para yatırdı. Şimdi onlara, ‘Prim ödeme gün sayınız yetmiyor.’ diyorsunuz. Biz boşuna, ‘Devlet Ciddiyet Yakışır’, ‘Devlete Liyakat Yakışır” demiyoruz…Madem, bizim çağrımız ve mücadelemizle hareket geçtiniz; bari, çözüm önerimizi de bütünüyle alsaydınız. Madem giderayak, seçim için de olsa milletin yararına, bir iş yapacaktınız; bari onu da, doğru düzgün yapsaydınız.’’ dedi.
Bu meseleden etkilenen bir başka kesim olan staj ve çıraklık mağdurları için İYİ Parti olarak önerge verdiğimizi söyleyen Genel Başkanımız; ‘’İYİ Parti olarak; ‘Mağdur kardeşlerimizin, çıraklığa ve staja başladıkları tarih, uzun vadeli sigorta başlangıcı olarak sayılsın.’ dedik. ‘Hak ve adalet, bunu gerektiriyor.’ dedik. Seçime kadar, gerekeni yaptılar, yaptılar. Yapmazlarsa, kimse merak etmesin. 14 Mayıs’tan sonra, biz geliyoruz.’’ diye konuştu.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 11 yıl önce açıkladığı 2023 vizyonunu ve vaatlerini hatırlattı. Açıklanan hiçbir vaadinin tutmadığını söylerken de bir şirket müdürü üzerinden örnek vererek şu sözlerle Erdoğan’a seslendi:
‘’Bir şirket müdürü düşünün: Şirketi büyüteceğini söylesin; ama şirketi küçültsün. ‘Kâr rekoru kıracağım.’ desin ama zarar rekoru kırsın. Şirket zarar ederken, borçlanıp uçak alsın. İşleri, eşe dosta paslayıp, şirketin kasasını boşaltsın. Çalışanlara maaş ödeyemezken, lüks ofisinde, tüm gün ense yapsın. Sizce bu müdüre ne yaparlar? Kovarlar değil mi? İşte 14 Mayıs’ta, biz de, Beştepe’deki müdürü kovacağız! Yaptıklarının hesabını, milletimizle birlikte, sandıkta soracağız! Şunun şurasında, 102 gün kaldı. 102 gün sonra, bu vizyonsuzluktan, bu beceriksizlikten, bu vasatlıktan kurtulacağız! Hiç merak etmeyin, o sene bu sene!’’
Sanayi ve teknoloji alanında iktidarın performansını anlatan Genel Başkanımız; Türkiye’nin dünyadaki rakiplerine göre geride kaldığını belirtti. Bu geri kalmışlığın sebebinin ise, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki verimlilik farklarının sebebiyle aynı olduğunu yani teknolojik gelişmelere uyum sağlanamadığı için gerçekleştiğini belirterek;
‘’Kaç yıldır, ‘Sanayi 4.0’da öne çıkacağız.’ diyorlar, değil mi? Peki, bu dönüşümün, kolaylaştırıcı faktörü olan internet hızı ve altyapısında, ne durumdayız?
Uluslararası verilere göre, sabit internet hızında, Aralık 2022 itibariyle 178 ülke arasında, 106’ncı sırada yer alıyoruz. Rakip ülkeleri geçtim; gelişmişlik abidesi, Nikaragua ve Ruanda’da bile, internet bizden hızlı… İşte size, Ak Parti iktidarının, “Sanayi 4.0” hamlesi.’’ dedi.
Partimizin sanayi politikalarıyla ilgili çözüm önerilerini geçtiğimiz yıl düzenlediğimiz Kalkınma Kongreleri’mizin 3. oturumunda kamuoyuyla paylaştığımızı belirten Genel Başkanımız, Kalkınma Politikaları Başkanımız Ümit Özlale’nin o günkü sunumundan; sanayi ve teknolojik dönüşümle doğrudan ilgili 59 eylem ve projeyi meclis kürsüsünden şöyle sıraladı:
‘‘Emlak-Sanayi modelimiz, ARF Enstitülerimiz, Engin Arık Topluluğu projemiz, Yatırım İzleme ve Destekleme Sistemimiz, Kuzey-Güney Demiryolu ve Lojistik Ticaret Merkezleri projelerimiz, Teknoloji Kampüslerimiz, İkinci şans okullarımız, Dijital Göçebe Vizesi projemiz, yeni nesil ekonomik bölgelerde çalışacak, nitelikli personel için gelir vergisinden tam muafiyet gibi; istihdam çözümlerimiz, çevik kamu teşvik ve destekleri yaklaşımımız, sanayide çevresel dönüşüm ve mekânsal planlama çözümlerimiz ve daha nicesi…’’
Türkiye’nin her alanda stratejisinin merkezine kalkınmayı koyması gerektiğini, Türkiye’nin bölgesel olarak çok avantajlı bir konumda olduğunu ancak Türkiye’nin kalkınmasındaki en büyük engelin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kadrolarının olduğunu belirten Genel Başkanımız; ‘’Bugün, ihracatımızın, 255 milyar dolara gelmesi; Sayın Erdoğan’ın sayesinde değil; Sayın Erdoğan’a rağmen olmuştur.” diyerek 14 Mayıs’ı işaret eden konuşmasına şu sözlerle devam etti:
‘’Biz, 14 Mayıs’ta sadece sayın Erdoğan’ı emekli etmeyeceğiz. Aynı zamanda, özgür bir Türkiye’nin de, önünü açacağız. Hukukun işlediği, adil bir Türkiye’nin de, önünü açacağız.
14 Mayıs, güçlü ve zengin bir Türkiye’nin, ilk adımları olacak. 14 Mayıs, özgür ve demokratik bir Türkiye’nin, kırılan zincirleri olacak!
14 Mayıs, milletimizin evindeki, ocağındaki, gönlündeki huzurun, başlangıcı olacak! Hiç merak etmeyin; 14 Mayıs’tan sonra, her şey çok iyi, her şey çok güzel olacak!”
Geçtiğimiz Pazartesi günü 6 siyasi parti olarak kamuoyuyla paylaşılan Ortak Mutabakat Metni’nin, ortak aklın ışığında yapılan bir çalışmayı yansıttığı ve 14 Mayıs’tan sonra yapılacak somut planlar olduğunu vurgulayarak bu çalışma ile Türkiye’nin daha önce görmediği bir ilke hep birlikte imza attıklarını söyleyen Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
‘’Ortak aklın ışığında, sorunlarımızı konuştuk. Çözümler için, hep birlikte emek verdik. Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için; milletimizin yüzünün, umutla güldüğü, Yarının Türkiye’si için hep birlikte hazırlandık. Ve Türkiye’nin, daha önce görmediği bir ilke hep birlikte imza attık.”
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, konuşmasının sonunda ise; “Muhalefetin istikametini, milletimiz çizecektir. Yani; ‘Milletin İstiklalini, yine milletin, azim ve kararlılığı kurtaracaktır” sözleriyle Millet İttifakı’nın millete rağmen değil, milletle beraber yol yürüyeceğini belirterek, vermiş oldukları mücadelenin; öldürülen kadınların, şiddet gören doktorlarımızın, atanamayan öğretmenlerimizin, enflasyon altında ezilen babalarımızın, çocuğuna et yediremeyen annelerimizin, Gezi’de sesini duyurmayan çalışanların, en ücra mahallelerde, sandık başında, sabahlara kadar müşahitlik yapanların; Boğaziçi Üniversitesi’nde, haysiyetini korumaya çalışan, akademisyenlerin mücadelesidir ve bu kutlu mücadele; hiçbir kaprise, hiçbir inada, kurban edilemez! Hiçbir şahsi hırsa, hiçbir koltuk hesabına, feda edilemez! Milletin iradesi dışında, hiçbir iradeye boyun eğmez!’’ dedi.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Millet İttifakı’nın bir ferasetle, feragatle ve fedakarlıkla kurulduğunu hatırlatarak konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
‘’Biz, Millet İttifakı’nı istibdat zincirlerini kırmak, umudu yaşatmak için kurduk. Türkiye’ye, hak ettiği istikbali sunmak için kurduk. Kimse merak etmesin. Kazanana kadar da buradayız. Hiçbir yere gitmiyoruz! Türkiye’nin, İYİ ve cesur insanları! Sandık ufukta gözüktü. Geri sayım başladı. Onların yalanlarının üzerine, İYİ Parti’nin, hakikat güneşi doğacak! Onların kumar masalarını, İYİ Parti’nin, stratejik aklı yıkacak! Onların Bizans oyunlarını, İYİ Parti’nin, milletinden aldığı feraseti bozacak!’’
Grup Konuşmasının Tam Metni:
Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları;
Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Geçen hafta söylemiştim:
“14 Mayıs’a kadar, her konuşmamda;
Sayın Erdoğan’a, aynı soruyu soracağım.” demiştim.
Sayın Erdoğan!
38 yaşındaki, genç bir akademisyene,
Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı’na,
Ankara’nın göbeğinde, kim suikast düzenledi?
Banuçiçeğin ve Bengisu’nun babasına,
Sinan Ateş’e, kim kıydı?
Katiller, nerede saklanıyor?
Saklanmalarına, kim izin veriyor?
Yargı sürecini, kimler baltalıyor?
Bu sorulara cevap vermeden,
o koltukta rahat oturamazsın!
Devletin içinde,
mafyalar, çeteler, uyuşturucu satıcıları kol gezerken;
“Cumhurbaşkanıyım” diye, ortalıkta gezemezsin!
Banuçiçeğin, babasız geçen, ilk doğum gününde,
gece başını, yastığa koyup, rahat rahat uyuyamazsın!
Beni iyi dinle, Sayın Erdoğan!
Vicdana sığmayanı, Türkiye’ye sığdıramazsın!
Hiçbir haksızlığa boyun eğmeyenleri, ne yaparsan yap, susturamazsın!
“Milletin adamıyım” diye böbürlenip;
milletin canına kastedilirken, susamazsın!
Bu millet sana, ne istediysen verdi.
Sense gittin, ucube bir sistemi başımıza bela ettin.
“Ayağımda pranga var.” dedin.
“Tüm yetkiler benim olsun.” dedin.
“Tek söz sahibi ben olayım.” dedin.
Madem öyle;
Madem, prangalarından sıyrıldın;
O zaman söyle bakalım:
Sinan Ateş’in katilleri nerede?
Madem öyle;
Madem, tek söz sahibi sensin;
O zaman söyle bakalım:
Katilleri kim saklıyor?
Madem öyle;
Madem, tüm yetkinin sahibi sensin;
O zaman söyle bakalım:
Adalet neden yerini bulmuyor?
Sayın Erdoğan!
Bu alçakları bulmak, senin vazifendir.
Emniyetin ve yargının, işini yapmasına engel olanları bulmak,
senin sorumluluğundur!
Adaletin yerini bulmasını sağlamak,
senin boynunun borcudur!
Aksi takdirde, bu kan, senin de eline bulaşır!
Bu vebal, senin de yakana yapışır!
Bu göz yaşları, seni de bulur!
Can almayı kendilerine, hak gören alçaklar;
bu ülkede, elini kolunu sallayarak dolaşamaz.
Çünkü devlet;
Katilleri koruyup kollama yeri değildir.
Çünkü devlet;
Cinayeti örtbas etme yeri değildir.
Çünkü devlet;
Milletin vicdanını yaralama yeri değildir!
Şimdiye kadar sustun, duymazdan geldin, görmezden geldin.
Artık senin üstüne düşen, bir seçim yapmaktır.
Ya bu şehir eşkıyalarını, görmezden gelmeye devam edeceksin;
ya da, bu işin sonuna kadar gideceksin.
Seçimini yap!
Ya Sinan Ateş’in kanını yerde bırakacaksın;
Ya da, hesabını soracaksın.
Seçimini yap!
Ya makamının hakkını verip, bu alçaklığın karşısında, dik duracaksın.
Ya da, katillerin, alçakların karşısında, boyun eğeceksin.
Seçimini yap, Sayın Erdoğan!
Ben bir anne olarak, bir babaanne olarak,
27 yıldır, aktif politika yapan, bir siyasetçi olarak,
Böyle alçak bir suikaste, sessiz kalamam.
Kalmayacağım!
Gerçek katiller, gün yüzüne çıkana kadar;
bu kürsüden, acizliğini, yüzüne vurmaya devam edeceğim!
Yer delinse de, gök yıkılsa da,
vicdanları titremeyenlere inat;
“Sinan Ateş’in katilleri nerede?” diye sormaya, devam edeceğim!
Ne diyor Abdürrahim Karakoç?
“Mevzuatlar kısıyor, hakikatin sesini;
Kulaklar sağırlaştı, lisanlar kör ve topal.
Zorbalar talan etti, adalet ilkesini;
Dert yükü ağırlaştı, vicdanlar kör ve topal…”
Biz, İYİ Parti olarak;
Tüm susanlara inat;
Hakikatin sesini duyurmaktan vazgeçmeyeceğiz!
Tüm zorbalara inat;
Adaleti, hakkı, hukuku çiğnetmeyeceğiz!
Vicdanları kör, yürekleri topal, kalpleri sağır olanlara inat;
bu çarpık düzeni, biz değiştireceğiz!
And olsun, şart olsun!
Ocaklara, bir daha böyle ateşler düşmesin diye;
Sinan Ateş’ler bir daha katledilmesin diye;
Evlatlar babasız kalmasın,
Devlet milletinden kopmasın diye;
yılmadan mücadele etmeye devam edeceğiz!
Değerli milletvekilleri;
Biliyorsunuz, EYT kanun teklifi,
Yüce Meclisimize sunuldu.
Biz, en başından beri, EYT’li kardeşlerimizin sorununun çözümüne,
bir sosyal yardım olarak değil;
bir hak kaybının giderilmesi,
ve nesiller arası adaletin sağlanması olarak baktık.
Bununla birlikte,
sosyal güvenlik dengesine olan etkisini de,
göz ardı etmedik.
Ne var ki, Ak Parti İktidarı;
vatandaşın faydasına olan, her meselede olduğu gibi;
bunu da, bir lütuf gibi sunmaktan, geri durmadı.
Hatırlayın!
Tarih 24 Ekim 2018…
İYİ Parti Grubu olarak,
EYT’li kardeşlerimizin sesini duyduk,
ve meselenin araştırılması için,
mecliste bir önerge verdik.
Yetinmedik, EYT’li kardeşlerimizle birlikte çalışıp,
sürdürülebilir bir çözüm planını, beraber ortaya koyduk.
Bu kürsüden de, tüm Türkiye’ye duyurduk.
Hatta;
EYT çözüm planımızın, yıllık maliyeti;
geçmediğimiz köprüler, kullanmadığımız yollar,
gitmediğimiz hastaneler, binmediğimiz uçaklar için,
yandaşlara ödenen, hazine garantilerinin, yıllık yükünden,
daha azdı!
Önergemiz, Ak Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.
Çözüm planımız, duymazdan gelindi.
Ama, nedense birden, EYT’li kardeşlerimiz için,
“çift dikiş” diyenler;
“seçim kaybetsem bile yapmam” diyenler;
“zaten yapacaktık, zamanının gelmesini bekliyorduk” demeye başladılar.
Olsun…
Hep söylüyorum.
Bizim çözümlerimiz, projelerimiz, mirî maldır.
Alsınlar, uygulasınlar.
Biz, milletimizin yararına olan, her projemizin,
hayata geçirilmesinden, ancak memnuniyet duyarız.
Yeter ki, doğru düzgün uygulasınlar…
Ama gelin görün ki;
Eskiler, “gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş” demişler…
Hemen her konuda olduğu gibi, EYT konusunda da,
yarım yamalak iş yaptılar.
Yeni mağdurlar meydana getirmekten çekinmediler.
Mevcut kanun teklifinde;
1999 yılında, yürürlüğe giren yasanın,
zorunlu kıldığı, yaş sınırı, kaldırılıyor.
Ancak bu sefer de;
aynı yasanın artırdığı,
prim ödeme gün sayısı, değiştirilmiyor.
Oysa iktidar,
yaptığı kafa karıştırıcı açıklamalarla,
insanlarımızı bunun tersine inandırdı.
Ve gelinen noktada,
EYT’li kardeşlerimiz, şimdi de, prime takıldılar.
Buradan, iktidara seslenmek istiyorum:
Net bir şekilde bilgilendirmediğiniz için, vatandaşlarımız;
borçlanma hakkından, faydalanmak adına;
arabasını sattı, kredi çekti, para yatırdı.
Şimdi onlara, “Prim ödeme gün sayınız yetmiyor.” diyorsunuz.
Biz boşuna,
“Devlet Ciddiyet Yakışır”,
“Devlete Liyakat Yakışır” demiyoruz…
Madem, bizim çağrımız ve mücadelemizle hareket geçtiniz;
bari, çözüm önerimizi de, bütünüyle alsaydınız…
Madem giderayak, seçim için de olsa,
milletin yararına, bir iş yapacaktınız;
bari onu da, doğru düzgün yapsaydınız…
Nitekim;
Bu meseleden etkilenen, bir başka kesim de,
sayıları milyonu bulan, staj ve çıraklık mağdurlarımız…
Onların sorunlarının da,
bu kanun teklifiyle, çözülmesini bekliyorduk.
Ama sizin, bir şeyi, bin defa söylemeden, yapmamak gibi,
bir garip huyunuz var.
Yazıktır, günahtır!
Bu insanların haklarını, niye vermiyorsunuz?
Bu konu için de, önerge verdik.
İYİ Parti olarak;
“Mağdur kardeşlerimizin, çıraklığa ve staja başladıkları tarih,
uzun vadeli sigorta başlangıcı olarak sayılsın.” dedik.
“Hak ve adalet, bunu gerektiriyor.” dedik.
Seçime kadar, gerekeni yaptılar, yaptılar…
Yapmazlarsa, kimse merak etmesin…
14 Mayıs’tan sonra, biz geliyoruz.
İYİ Parti iktidarında,
emeklilik sistemini, tümüyle ele alacağız.
Adil, sürdürülebilir ve gerçekçi bir sistemi,
tüm emekçilerimizle buluşturacağız.
Emin olun, çok az kaldı.
cesur
Aziz milletim;
Sayın Erdoğan, bundan tam 11 yıl önce,
2023 vizyonunu açıklamıştı.
Sözde vizyon, özde atmasyon olan açıklamasını yaptığında,
dolar kuru, 1 lira 75 kuruştu.
Bugün nihayet, o vizyonun, gerçekleşeceği söylenen,
2023 yılına girdiiiik…
Ve dolar, 18 lira 81 kuruş…
Sadece bu durum bile, aslında her şeyi anlatıyor…
Geçtim vizyonu, büyük bir çapsızlığın, ibretlik eseri,
tüm görkemiyle, karşımızda duruyor.
Mesela;
2012’de, Sayın Erdoğan demişti ki;
“Siyasete katılma ve siyaset yapma hakkına getirilen yasaklar,
ortadan kaldırılacak.”
Ancak gelin görün ki;
2023’te, ahmaklığa, “ahmaklık” demek bile,
siyasi yasak sebebi oldu.
Mesela, demişti ki;
“İşsizliği, yüzde 5’e çekeceğiz.”
Ancak gelin görün ki;
2023’te, bu da yalan oldu.
İş aramaktan umudunu kesenleri bile, işsiz saymayan TÜİK’in,
makyajlı rakamlarına rağmen;
hedefi tutturmayı geçtim, işsizliği katladılar.
Mesela, demişti ki;
“Dünyanın en büyük, 10 ekonomisi arasına gireceğiz.”
2023’e geldiğimizde,
bırakın yükselmeyi, yerimizi bile koruyamadık.
2012’de, dünyanın 17’nci ekonomisiydik;
2023’te, 20’nci ekonomisi olduk.
Mesela;
Sayın Erdoğan demişti ki;
“Ar-Ge harcamalarında, dünyada 1’inci lige çıkacağız.”
Peki, 2023’te ne oldu?
Ar-Ge’de, amatör kümeye düştük…
Ancak hakkını yemeyelim.
Mesela;
Yolsuzlukta 1’inci lige çıktık.
İsrafta, 1’inci lige çıktık.
Hatta enflasyonda, dünya şampiyonluğuna oynuyoruz.
Mesela, yine 2012’de, demişti ki;
“Türkiye, teknoloji ihraç eden ülke olacak.”
2023’te ise;
bu fevkalade parlak arkadaşımız,
herhalde, kendi vizyonunu, yanlış anlamış olacak;
Türkiye, maalesef, teknoloji ihraç eden değil,
teknoloji ithal eden bir ülke oldu.
Ez cümle;
Sayın Erdoğan’ın, yine bir seçim döneminde,
2023 vizyonu diye şişirdiği, boş vaatleri,
her zamanki gibi, yine baştan sona yalan oldu…
Aziz milletim;
Bir şirket müdürü düşünün:
Şirketi büyüteceğini söylesin;
ama şirketi küçültsün.
“Kâr rekoru kıracağım.” desin;
ama zarar rekoru kırsın.
Şirket zarar ederken, borçlanıp uçak alsın.
İşleri, eşe dosta paslayıp, şirketin kasasını boşaltsın.
Çalışanlara maaş ödeyemezken, lüks ofisinde, tüm gün ense yapsın.
Sizce bu müdüre ne yaparlar?
Kovarlar değil mi?
İşte 14 Mayıs’ta, biz de, Beştepe’deki müdürü kovacağız!
Yaptıklarının hesabını, milletimizle birlikte, sandıkta soracağız!
Şunun şurasında, 102 gün kaldı.
102 gün sonra,
bu vizyonsuzluktan, bu beceriksizlikten, bu vasatlıktan kurtulacağız!
Hiç merak etmeyin, o sene bu sene!
Değerli arkadaşlarım;
102 gün sonra, iktidar değişecek ama;
sanayi ve teknoloji alanında,
her geçen gün, geriye giden bir Türkiye gerçeğiyle,
maalesef karşı karşıyayız.
Elimizdeki veriler,
rakiplerimizin ve dünyanın, gerisinde kaldığımızı gösteriyor.
Dünya Bankası verilerine göre;
2014-2019 döneminde, çalışan başına, sanayi katma değerimiz,
her yıl ortalama, yüzde 2,1 artmış.
Ama aynı artış, dünyada ortalama, yüzde 2,4,
kendi gelir grubumuzda ise, ortalama, yüzde 5,3 olmuş.
2011-2021 döneminde ise;
toplam faktör verimliliği artışının, büyümemize katkısı,
yüzde 12 olmuş.
Oysa bu oran, Romanya’da, yüzde 50,
Bulgaristan’da, yüzde 45,
Polonya’daysa, yüzde 27 olarak gerçekleşmiş.
Peki, gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki,
verimlilik farklarının nedeni nedir, biliyor musunuz?
Büyük bir oranda, teknolojik gelişmelere uyum sağlayamamak.
Mesela bir örnek vereyim:
Kaç yıldır, “Sanayi 4.0’da öne çıkacağız.” diyorlar, değil mi?
Peki, bu dönüşümün, kolaylaştırıcı faktörü olan,
internet hızı ve altyapısında, ne durumdayız?
Uluslararası verilere göre,
sabit internet hızında, Aralık 2022 itibariyle;
178 ülke arasında, 106’ncı sırada yer alıyoruz.
Rakip ülkeleri geçtim;
Gelişmişlik abidesi, Nikaragua ve Ruanda’da bile,
internet bizden hızlı…
İşte size, Ak Parti iktidarının, “Sanayi 4.0” hamlesi…
Değerli arkadaşlarım;
Dünya Bankası verilerine göre;
Dünyadaki toplam ihracatın, yüzde 20’si,
yüksek teknolojili ürünlerde gerçekleşiyor.
Bizdeyse bu oran, 2007 yılında, yüzde 2,1 iken,
2021’de, yüzde 3,3 oldu…
Şimdi elbette, “Burada büyük başarı var.” diyecek,
Ak Partili, havuz yorumcuları olabilir.
Ama maalesef, işin aslı pek de öyle değil.
Çünkü aynı dönemde, bu oran;
Romanya’da, yüzde 4,4’ten, yüzde 11 buçuğa,
Polonya’da, yüzde 3,8’den, yüzde 9,4’e,
Çekya’da ise, yüzde 15,2’den, yüzde 20,3’e çıkmış.
Yani;
Üretimlerinde, esaslı bir teknolojik dönüşüm yaşayan ülkeler,
ileriye doğru bir sıçrama yaparken;
Ak Parti’nin, kendisine vizyoner yönetim anlayışıysa,
bizi yarı yolda bırakmış.
Peki bu duruma şaşırıyor muyuz?
Maalesef şaşırmıyoruz.
Çünkü bu sıçramayı yapabilmek için;
İşinin ehli, alanında uzman kadrolarla çalışmak gerekiyor.
Ama biliyorsunuz ki, bizde böyle kadrolar yok.
Onun yerine;
Bay Kriz ve Nebati Bakan ikilisi gibi bir realite var…
Aziz milletim;
Hâlbuki;
Dünyanın, en güzel coğrafyasında yaşıyoruz.
Dünyanın, en bereketli topraklarında yaşıyoruz.
İmkânları ve kaynakları olan, zengin bir ülkeyiz.
Çok büyük potansiyeli olan, güçlü bir ülkeyiz.
Emin olun, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok.
Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’nin önünde,
tek bir engelimiz var:
Bay Kriz ve beceriksizliğiyle, artık global bir marka haline gelen ekibi…
Nitekim, bu yıldızlar karmasının liyakatli yönetiminde;
Rekabet endeksinde, 36 OECD ülkesi arasında, sonuncu sıradayız.
Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatında, dünyada 38’inci sıradayız.
Küresel piyasalarda, yüksek teknoloji ürünlerinin oluşturduğu pazar,
son 20 yılda, toplam pazarın, yüzde 35’ine ulaşarak,
15 trilyon dolara yükseldi.
Ülkemizde ise, yüksek teknoloji ürünlerinin, ihracattaki payı,
yüzde 3 seviyesinde kaldı.
Yani bu oranla;
Malezya, Polonya, Meksika, Peru gibi ülkelerin bile,
gerisinde kaldık.
Türkiye’nin, 15 trilyon dolarlık bu devasa pazarın, dışında kalması,
tamamen Bay Kriz’in eseridir.
Bu pazardan, yüzde 1 pay alabilseydik;
bakın, tekrar ediyorum, sadece yüzde 1 pay alabilseydik;
Bugün, dış ticaret fazlası veren, zengin, müreffeh bir Türkiye’de yaşıyorduk.
İşin en acı tarafı da nedir, biliyor musunuz?
Türkiye, bu pazardan önemli bir pay almak için,
ihtiyacı olan her şeye sahipti.
Ama ne yazık ki;
Bay Kriz ve iktidarının vizyonsuzluğu,
Türkiye’ye, 20 yıl kaybettirdi.
Mesela;
Polonya, kaynaklarını, yüksek teknoloji üretmek için kullanırken;
Bay Kriz, yandaşlarının, cebini doldurmak için kullandı…
Mesela;
Güney Kore, yüksek teknoloji üreten,
üniversitelere, araştırma merkezlerine, yatırım yaparken;
Bay Kriz, yandaşlarıyla, rant projeleri kovalama derdindeydi…
Mesela;
Hollanda, tarım teknolojilerine, yatırım yaparken;
Bay Kriz, yurt dışından, et ve buğday ithal etmekle meşguldü.
Türkiye teknoloji yarışında, her gün daha da geriye düşerken;
Bay Kriz, tarihi eşeleyip, geçmiş kavgaları, körüklemenin peşindeydi.
İşte bu ibretlik vizyonsuzluğun sonucunu,
bugün hepimiz çekiyoruz:
Bugün, 600 milyar dolarlık, yarı iletken pazarından,
Türkiye’nin aldığı pay, sıfır!
150 milyar dolarlık, led panel pazarından,
Türkiye’nin aldığı pay sıfır!
8 trilyon dolarlık, bilişim sektöründen,
Türkiye’nin aldığı pay, binde birin altında!
120 milyar dolarlık, pil endüstrisinden,
Türkiye’nin aldığı pay, sıfıra yakın!
Aziz milletim;
Türkiye’nin, katma değeri olmayan ürünler satarak,
zenginleşme şansı yok.
Bu bir gerçek.
Yabancılara konut satarak, zenginleşemeyiz.
Fason tekstil üretimi ile, zenginleşemeyiz.
İthalata dayalı, montaj hatları ile, zenginleşemeyiz.
Taklit ürünler üreterek, zenginleşemeyiz.
Bu topraklardan;
Yüksek teknoloji üreten, dünya markaları çıkarmadan,
maalesef zenginleşemeyiz!
Türkiye’nin zenginleşmesi;
kaynaklarını, potansiyelini, harekete geçirerek mümkündür!
Üreterek, gencine, kadınına istihdam sağlayarak mümkündür!
Yüksek teknoloji ürünleri geliştirip, ihraç ederek mümkündür!
Rekabetçiliği, değeri düşük Türk Lirası üzerinden değil;
katma değeri yüksek bir ürün gamı üzerinden, kurgulayarak mümkündür!
Sürdürülebilir bir kalkınma programını, hayata geçirerek mümkündür!
Ez cümle;
Türkiye’nin büyümesi, zenginleşmesi ve gelişmesi,
21’inci yüzyılın değer setlerini yakalayıp;
Cumhuriyet’in ikinci asrında, Türkiye’de yaşatarak mümkündür!
Yani;
İYİ Parti iktidarıyla mümkündür!
Bugün ülkeler, silahla işgal edilmiyor.
Ekonomik güçle işgal ediliyor.
İnovasyon gücüyle işgal ediliyor.
Teknoloji şirketleriyle işgal ediliyor.
Bunun lamı cimi yok.
Yüksek teknolojide dünyayı yakalayıp, öne geçmek,
Türkiye için bir egemenlik meselesidir!
Ama duble yol yapmayı, yüksek teknoloji zanneden, liyakatsiz kadrolarla;
Maliyetinin 10 katına, köprü ihale etmeyi, kalkınma zanneden, Bay Kriz’le;
Stratejik yatırımları ise, seçim malzemesi olarak gören, sığ bir zihniyetle;
Türkiye, ilerleyemez.
Eğer, yoksulluktan kurtulmak istiyorsak;
“Yeter, söz de, huzur da, zenginlik de milletindir!” demek istiyorsak;
Bölgemizde, dünyada, sözümüz geçsin istiyorsak;
bundan 20 yıl sonrasını düşünüp, adımlarımızı, ona göre atmak zorundayız.
O nedenle, siyaset;
düne takılı kalıp, bugünde oyalanmamalıdır.
Siyasetin odak noktası, her daim gelecek olmalıdır.
Siyasetin önceliği, yapay zeka olmalıdır.
Siyasetin önceliği,
Sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji ve batarya teknolojileri olmalıdır.
Siyasetin önceliği,
blok zinciri olmalıdır.
Çünkü bugün, bunları konuşmazsak;
yarın yoksulluğu, açlığı, yokluğu konuşmaya,
devam etmek zorunda kalırız.
Bu kadar basit!
Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin kalkınmasıdır.
Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin özgürleşmesidir.
Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin zenginleşmesidir.
İYİ Parti, işte bu haklı beklentileri,
ilk seçimle birlikte, hayata geçirecek iradenin, ta kendisidir!
Hiç merak etmeyin, çok az kaldı!
İYİ Parti’nin sanayi politikalarından daha önce de yine bu kürsüde bahsettim.
Tüm politika yapıcıların farklı sektörlerin, firmaların, çalışanların yani ekosistemin tüm bileşenlerinin uyum içinde çalışmasını hedeflediğimizi söyledim.
Kalkınma perspektifimizin merkezine inovasyonu ve yatay politikaları aldığımızdan bahsettim.
Sektörleri ayırmak yerine her sektörde rekabetçi olmamızı ve rekabetçi kalmamızı sağlayacak yetkinlikleri geliştirmeyi amaçladığımızı vurguladım.
Ayrıca geçen sene Mart ayında düzenlediğimiz Kalkınma Kongremizin 3’üncü oturumunda sanayi ve teknolojik dönüşüm alanındaki eylem planımızın detaylarını da kamuoyuyla paylaştık.
Kalkınma Politikaları Başkanımız Ümit Özlale o günkü sunumunda sanayi ve teknolojik dönüşümle doğrudan ilgili 59 eylem ve projemizi sundu.
Mesela Emlak-Sanayi modelimiz, mesela ARF Enstitülerimiz, mesela Engin Arık Topluluğu projemiz; mesela Yatırım İzleme ve Destekleme Sistemimiz, mesela Kuzey-Güney Demiryolu ve Lojistik Ticaret Merkezleri projelerimiz, mesela Teknoloji Kampüslerimiz, mesela İkinci şans okullarımız; mesela Dijital Göçebe Vizesi projemiz, mesela yeni nesil ekonomik bölgelerde çalışacak nitelikli personel için gelir vergisinden tam muafiyet gibi istihdam çözümlerimiz, mesela çevik kamu teşvik ve destekleri yaklaşımımız, mesela sanayide çevresel dönüşüm ve mekânsal planlama çözümlerimiz ve daha nicesi…
Tüm bunları neden hatırlattım?
Çünkü İYİ Parti olarak biz; “Türkiye her alanda stratejisinin merkezine kalkınmayı koymalıdır.” diyoruz.
Çünkü bizim için kalkınma demek; üretim demektir, istihdam demektir.
Çünkü bizim için kalkınma demek; insanımızın zengin, hanelerimizin mutlu, gençlerimizin umutlu olması demektir.
Çünkü bizim için kalkınma demek; Atatürk’ümüzün büyük vizyonunun anahtarı demektir!
Türkiye, bölgesel olarak çok avantajlı bir konumda.
Ancak sayın Erdoğan’ın ekonomideki fantastik deneyleri; demokrasiden uzak siyaset anlayışı ve devlet yönetiminde vasatlığı kurumsallaştıran liyakat alerjisi kalkınmamızı engelleyen en büyük faktör olmaya maalesef devam ediyor.
Bugün ihracatımızın 255 milyar dolara gelmesi sayın Erdoğan’ın sayesinde değil; sayın Erdoğan’a rağmen olmuştur.
Yani biz 14 Mayıs’ta sadece sayın Erdoğan’ı emekli etmeyeceğiz.
Aynı zamanda özgür bir Türkiye’nin de önünü açacağız.
Hukukun işlediği, adil bir Türkiye’nin de önünü açacağız.
İnişli çıkışlı bir devri kapatıp istikrarlı bir ekonominin de temellerini atacağız.
Yatırımların önündeki tüm engelleri de hızla 100 gün içinde ortadan kaldıracağız ve Türkiye’yi bir yatırım üssüne çevireceğiz.
14 Mayıs; güçlü ve zengin bir Türkiye’nin ilk adımları olacak!
14 Mayıs; özgür ve demokratik bir Türkiye’nin kırılan zincirleri olacak!
14 Mayıs; milletimizin evindeki, ocağındaki, gönlündeki huzurun başlangıcı olacak!
Hiç merak etmeyin.
14 Mayıs’tan sonra her şey çok iyi, her şey çok güzel olacak!
Aziz milletim;
Biliyorsunuz, Pazartesi günü;
6 siyasi parti olarak, Ortak Politikalar Metnimizi, kamuoyuyla paylaştık.
Çalışmamız;
Yarının, kalkınan, zenginleşen ve demokratikleşen Türkiye’si yolunda,
atacağımız adımları tariflerken;
aynı zamanda, istibdata karşı, hürriyetin sesini savunuyor.
Yandaşa karşı, milletin sesini savunuyor.
İsrafa, yolsuzluğa ve yandaş ekonomisine karşı,
refahta eşitlenen Türkiye’yi savunuyor.
1 yıldır, ısrarla söylediğimiz bir şey vardı:
Biz, 6 siyasi parti olarak, bu zamana kadar;
İktidarın, önümüze yuvarladığı, siyasi yün yumaklarıyla değil;
seçimi kazandıktan sonra, neler yapacağımızla ilgilendik.
İşte bu çalışma da, 14 Mayıs’tan sonra yapacaklarımızın,
somut planıdır.
Sayın Erdoğan ve saz arkadaşları,
Giderayak, kendilerini dedikodularla, iftiralarla ve hamasetle oyalarken;
Biz;
Milletimiz için, memleketimiz için çalıştık.
İnsanlarımızın, mutlu geleceği için çalıştık.
Yoksulluğu, nasıl bitireceğimize çalıştık.
Zenginliği, nasıl getireceğimize çalıştık.
85 milyonun, huzurla nefes alacağı bir Türkiye’yi,
nasıl inşa edeceğimize çalıştık!
Ortak aklın ışığında, sorunlarımızı konuştuk.
Çözümler için, hep birlikte emek verdik.
Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için;
milletimizin yüzünün, umutla güldüğü, Yarının Türkiye’si için,
hep birlikte hazırlandık.
Ve Türkiye’nin, daha önce görmediği bir ilke,
hep birlikte imza attık.
Bu vesileyle;
Ortak Politikalar Metnimizin, hazırlanmasında emeği geçen;
tüm genel başkanlara,
ortak çalışma gruplarında yer alan, genel başkan yardımcılarımıza,
sivil toplum, iş dünyası ve akademi paydaşlarımıza,
ve bu olağanüstü çalışmanın, tüm yükünü sırtlayan, uzman arkadaşlarımıza,
yürekten teşekkür ediyorum.
Çalışmamız, milletimize ve memleketimize,
hayırlı, uğurlu olsun!
Değerli dava arkadaşlarım;
Millet İttifakı, millete rağmen değil;
milletle beraber yol yürüyecektir.
Yani, muhalefetin istikametini, milletimiz çizecektir.
Yani;
“Milletin İstiklalini, yine milletin, azim ve kararlılığı kurtaracaktır!”
Bu yüzden, bizler;
sosyal medya operasyonlarına,
sözde kulis bilgileriyle yapılan, yönlendirmelere,
tenha köşelerden kurgulanan, abluka girişimlerine,
kulaklarımızı tıkayıp, sadece ve sadece, milletimizin sesini duyacağız!
Çünkü bizim yürüttüğümüz bu mücadele;
Pazarlık siyaseti peşinde koşanların değil;
milletin selameti için, sabredenlerin mücadelesidir.
Bu mücadele;
“Millet İttifakı kazanırsa, milletimiz kazanır, bu da bize yeter.” diyen,
serdengeçtilerin mücadelesidir.
Bu mücadele;
Nefsini, memleket sevgisinin önüne koymayan,
Türkiye sevdalılarının mücadelesidir.
Bu mücadele;
Gezi’de sesini duyurmaya çalışanların;
En ücra mahallelerde, sandık başında, sabahlara kadar müşahitlik yapanların;
Boğaziçi Üniversitesi’nde, haysiyetini korumaya çalışan, akademisyenlerin mücadelesidir.
Bu mücadele;
baskı altında, nefes alamayan, gençlerimizin;
şiddete, açlığa ve sefalete mahkûm edilen, çocuklarımızın;
Ak Partili olmadığı için, makbul vatandaş kabul edilmeyen milyonların;
sürekli olarak haksızlığa uğratılan, mazlumların mücadelesidir.
Bu mücadele;
Öldürülen kadınların;
Şiddet gören doktorlarımızın;
Atanamayan öğretmenlerimizin;
Enflasyon altında ezilen babalarımızın;
Çocuğuna et yediremeyen, annelerimizin mücadelesidir.
Bu mücadele;
Batılın karşısında, hakkın mücadelesidir.
Bu mücadele,
Haramın karşısında, helalin mücadelesidir.
Bu mücadele,
Zulmün karşısında, istiklalin mücadelesidir.
Bu mücadele,
İstibdatın karşısında, hürriyetin mücadelesidir!
Ve bu kutlu mücadele;
Hiçbir kaprise, hiçbir inada, kurban edilemez!
Hiçbir şahsi hırsa, hiçbir koltuk hesabına, feda edilemez!
Milletin iradesi dışında, hiçbir iradeye boyun eğmez!
Biz, Millet İttifakı’nı,
Ferasetle, feragatle, fedakarlıkla kurduk.
İstibdat zincirlerini kırmak, umudu yaşatmak için kurduk.
Türkiye’ye, hak ettiği istikbali sunmak için kurduk.
Kimse merak etmesin.
Kazanana kadar da buradayız.
Hiçbir yere gitmiyoruz!
Türkiye’nin İYİ ve cesur insanları!
Sandık ufukta gözüktü.
Geri sayım başladı.
Onların yalanlarının üzerine İYİ Parti’nin hakikat güneşi doğacak!
Onların kumar masalarını İYİ Parti’nin stratejik aklı yıkacak!
Onların Bizans oyunlarını İYİ Parti’nin milletinden aldığı feraseti bozacak!
Çünkü İYİ Parti; milletin sesiyle rota çizenlerin, milletin sevgisinden güç alanların, milletin iradesini kutsal görenlerin partisidir.
Çünkü İYİ Parti, her daim makulü savunanların partisidir.
Çünkü İYİ Parti, Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirenlerin partisidir.
Çünkü İYİ Parti, kurucu değerlerimizi yaşatanların partisidir.
İYİ Parti, Cumhuriyet birikimidir.
İYİ Parti, devletle millet arasında kurulan gönül köprüsüdür.
İYİ Parti zengin, güçlü ve mutlu Türkiye’nin parlayan şafağıdır ve hiç merak etmeyin;
102 gün sonra İYİ Parti sandıkları patlatandır!
Umutları doğurandır!
Milletin teveccühü ile iktidar olandır.
Emin olun, o sene bu sene!
Toplantımızı şereflendirdiniz.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.