Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 30 Kasım Çarşamba TBMM grup konuşmasında;
6 siyasi parti olarak geniş bir mutabakat zemininde hazırladığımız Anayasa Değişikliği önerimize,
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlara,
Politika faizinin artık Erdoğan faizine dönüşüne,
Sayın Erdoğan’ın kahve fallarına endekslediği enflasyonu düşürme masalına,
Enflasyon sepetindeki gıda ürünlerinin son 1 yıldaki fiyat artışlarına,
İYİ Parti grubu olarak milletimizin farklı ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla verdiğimiz 26 önergenin
iktidar ve ortakları tarafından reddedilişine,
2023 bütçesinin; Cumhuriyetimizin 100’üncü Ak Parti’nin de veda bütçesi olacağına,
Demre’mizde hayata geçirdiğimiz Rüzgargülü Projemizin, Millî Eğitim Müdürlüğü eliyle kaymakamlık
tarafından yasaklanmasına,
Bugün iktidarın yarattığı ayrıcalıklı sınıfa ilişkin görüşlerimizi,
Sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili yaşadığımız sorunlar için çözüm önerilerimizi paylaştık.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 30 Kasım Çarşamba TBMM grup konuşmasında;
6 siyasi parti olarak geniş bir mutabakat zemininde hazırladığımız Anayasa Değişikliği önerisine ilişkin;
‘’Kurucu değerlerimize sadık kalarak Meclis’i güçlü, yargıyı bağımsız, yürütmeyi de istikrarlı hâle
getirmek için ortaya koyduğumuz bu önemli çalışma; ülkemizin kalkınması ve demokratikleşmesi
yolunda atacağımız adımları tariflerken aynı zamanda, istibdada karşı hürriyetin sesini savunuyor.
Tabii biz, bu önerimizle; kuvvetler ayrılığının tesisi, Partili Cumhurbaşkanı döneminin sonu,
Meclis’in etkin denetimi deyince; iktidardakileri hemen bir rahatsızlık alıverdi… Elbette bu durumu
yadırgamıyoruz. Sayın Erdoğan’ın dediği gibi; ‘Bunlar daha iyi günleri…’ Çünkü daha yeni
başlıyoruz.’’ diye konuştu.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Boğaziçi Üniversitesinde yaşananlara ilişkin; ‘’Bu durum
ülkemizdeki her gelir grubundan en parlak çocuklarımızın alınlarının teriyle girip kamu
kaynaklarıyla dünya standardında eğitim aldıkları saygın bir üniversitemizin; liyakatsizlikle,
kayırmacılıkla ve keyfilikle düşürüldüğü durumun özetidir. Boğaziçi Üniversitesi’ni esir alan bu
örnek; ülkemizdeki en büyük sorunlarımızdan biri olan tepeden inme ve liyakatsiz atamaların,
ahbap çavuş ilişkisiyle yürütülen işlerin, ortak akıl ve demokrasiden uzak yönetim anlayışının
ibretlik bir iz düşümüdür.’’ diye konuştu.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Merkez Bankası’nın politika faizini %9’a düşürmesine ilişkin;
‘’Faiz, tek haneli rakama indi. Sayın Erdoğan da nihayet muradına erdi. Peki ülkemizde ne değişti?
Hiçbir şey. Ne kur oynadı ne de faizlerde bir değişiklik oldu. Yani bu vesileyle bir kez daha görmüş
olduk ki Merkez Bankası’nın politika faizinin düşük olması bir tek sayın Erdoğan’ı mutlu etmeye
yarıyor. Çünkü ekonomide herhangi bir sinyal etkisi yok. Dolayısıyla artık politika faizine de
‘Erdoğan faizi’ diyebiliriz.’’ dedi.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, iktidar ve ortakları tarafından reddedilen 26 önergemize
ilişkin; ‘’İYİ Parti grubu olarak milletimizin farklı ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla tam 26 önerge
verdik. Sağlık çalışanlarımızdan öğretmenlerimize kadar, çiftçilerimizden şehitlerimize ve ailelerine
kadar milletimizin yaşadığı birçok sorunun çözümü için bütçe önergeleri verdik. Tahmin edeceğiniz
gibi istişareden, demokrasiden nasibini almamış Cumhur İttifakı milletvekilleri bu önergelerin
tamamını reddetti. Tabii bizim milletimiz için verdiğimiz önergelerimizin tamamı reddedilirken KÖİ
projeleri için yandaş müteahhitlere 102 milyar lira, faiz giderleri için de 566 milyar lira ödenek
koyuldu. Miktarını kimsenin bilmediği kur korumalı mevduat ödemeleri de aynen devam edecek.
İşte size Ak Parti’nin millet odaklı bütçe anlayışı…’’ diye konuştu.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Demre’mizde hayata geçirdiğimiz Rüzgargülü Projemizin Millî
Eğitim Müdürlüğü eliyle kaymakamlık tarafından yasaklanmasına ilişkin; ‘’Demre Belediyemiz bir
öğün yemekle kendi imkânları çerçevesinde Rüzgargülü Projemizi bir pilot uygulama olarak hayata
geçirdi. Ne oldu biliyor musunuz? O çocukları açlığa mahkûm eden bir karar alındı. Aileleri
umutsuzluğa mahkûm eden bir karar alındı ve o karar Millî Eğitim Müdürlüğü eliyle Kaymakamlık
tarafından Demre Belediye’mizin yaptığı çocuklara verilen bu yemek yardımı ortadan kaldırıldı,
yasaklandı! Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi? Hadi be! Hani kimsesizlerin kimiydiniz değil mi?
Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz değil mi? Hadi be! Hani siz ayrımcılık yapmayacaktınız, hani
yasaklarla mücadele edecektiniz. Hadi be! Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız. Enesler ağlarken,
Furkanlar ağlarken, Haticeler ağlarken; siz pudra şekerleri çeken, acayip arabalara binen, tuhaf
pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen; burasına kadar açık, bu kadar düğmeleri olan gömlekler
giyen, bu kadar kocaman altın mıdır, pırlanta mıdır bilmediğimiz zevksiz kolyeler takan, tuhaf
tıraşlı, tuhaf sakallı gençler yarattınız, gençler. Yazıklar olsun size, yazıklar olsun! Haram olsun,
zıkkım olsun! Zehir olsun, zıkkım olsun! Yazıktır, yazıktır!’’ dedi.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili yaşadığımız sorunlar için
çözüm önerilerimizi ve İYİ Pati çatısı altında yürüttüğümüz çalışmaları milletimizle paylaştı.
Grup Konuşmasının tam metni:
Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları;
Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Biliyorsunuz Pazartesi günü,
6 siyasi parti olarak, geniş bir mutabakat zemininde hazırladığımız,
Anayasa Değişikliği önerimizi, milletimizle paylaştık.
Kurucu değerlerimize sadık kalarak,
meclisi güçlü, yargıyı bağımsız, yürütmeyi de istikrarlı hale getirmek için,
ortaya koyduğumuz bu önemli çalışma;
ülkemizin kalkınması ve demokratikleşmesi yolunda, atacağımız adımları tariflerken;
aynı zamanda, istibdata karşı, hürriyetin sesini savunuyor.
Tabi biz, bu önerimizle;
kuvvetler ayrılığının tesisi,
Partili Cumhurbaşkanı döneminin sonu,
meclisin etkin denetimi deyince;
iktidardakileri, hemen bir rahatsızlık alıverdi…
Akademik özerkliğin, hakimlere coğrafi güvencenin geldiğini görünce,
rahatsız oldular.
Temel hak ve hürriyetlerin, tüm devlet organlarını, bağlayıcı hale getirildiğini,
insan onurunun, anayasal düzenin temeli olarak düzenlendiğini,
hürriyeti sınırlamanın, istisna olduğunu görünce,
tedirgin oldular.
Sağlık hakkının, çevre hakkının ve elbette hayvan haklarının,
ilk kez, anayasal güvence altına alınmasının önerildiğini görünce,
mutsuz oldular.
Yurt dışında yaşayan Türklerin, hak ve menfaatlerini korumanın,
devletin bir görevi olarak benimsendiğini,
ve mecliste, yurt dışındaki vatandaşlarımızın da, temsil edilmesi için,
15 milletvekili ayrıldığını görünce,
paniğe kapıldılar.
Elbette bu durumu yadırgamıyoruz.
Sayın Erdoğan’ın dediği gibi:
“Bunlar daha iyi günleri…”
Çünkü, daha yeni başlıyoruz.
Bu arkadaşlara, daha çoook, panik atakları yaşatacağız.
Durmadan, dinlenmeden, yorulmadan çalışmaya,
ve saraydaki sefaya alışanların rahatını, her adımımızla bozmaya,
itinayla devam edeceğiz.
Hiç kusura bakmasınlar.
Bu vesileyle;
Anayasa değişikliği çalışmamızda, emeği geçen,
tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bu önerimiz, İYİ Parti olarak, Büyük Türk Milleti’ne verdiğimiz sözün,
bir kez daha, gür bir sesle tekrarıdır.
İstibdatın bitişine AZ KALDI!
Hürriyete AZ KALDI!
Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’ye, çok AZ KALDI!
Kimse merak etmesin!
Aziz milletim;
Artık, ülkemizin her yanını saran,
adaletsizliğin, liyakatsizliğin ve keyfiliğin, bir başka örneği de,
maalesef, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanıyor.
Ülkemizin, en değerli kurumlarından biri olan, Boğaziçi Üniversitesi’nin,
bütün köklü gelenekleri ve nitelikli eğitim kalitesi,
yerle bir edilmek isteniyor.
Üniversitemiz, zincirleme biçimde;
hoyratça bir siyasi kadrolaşmaya,
liyakatsiz atamalara,
sarayı aratmayan, ucube bir yönetim anlayışına,
sahne oluyor.
18 Ocak 2022’de, üç fakültenin seçilmiş dekanları,
mesnetsiz suçlamalarla görevden alındı.
Ardından, 4 Mart 2022’de,
üniversiteyle hiçbir ilgisi olmayan, üç akademisyen,
tepeden indirme yöntemiyle,
aralarında, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin de bulunduğu,
üç fakülteye, dekan olarak atandı.
Bu kişiler, akademisyen bile olmadıkları üniversitede,
dekan sıfatıyla, yönetim kurullarına girdiler.
Öğrenciler ve akademisyenler aleyhinde,
yüzlerce soruşturmaya katıldılar.
Üniversitedeki işleyişi, hiç bilmedikleri için,
usulsüz, hukuksuz, kararlar aldılar.
Bu kararların tamamı da,
öğrenciler ve akademisyenler tarafından, yargıya taşındı.
Peki bu kararlar neydi biliyor musunuz?
Mesela;
Geçtiğimiz Ekim ayında;
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde,
İşletme Bölümü‘nün, seçilmiş başkanı,
ceza verilerek görevinden alınıyor.
Tepeden inme dekan da, onun yerine,
kendisini, bölüm başkanı olarak atıyor.
Evet yanlış duymadınız, kendisini atıyor.
Bu dekan, Türkiye’nin, en yüksek puanlı işletme bölümüne,
kendi alanı olmamasına rağmen,
hukuksuz bir şekilde, vekaleten bölüm başkanlığı yapıyor.
Rezalet, maalesef burada da bitmiyor.
Bu Kasım ayında, Ekonomi Bölüm başkanı da,
aynı şekilde görevden alınıyor.
Ekonomi Bölümü‘nde idari açıdan,
oldukça tecrübeli akademisyenler olmasına rağmen,
aynı dekan yine, tamamen usulsüz ve hukuksuz bir şekilde,
kendisini buraya da atıyor.
Böylece Türkiye’nin, en yüksek puanlı ekonomi bölümüne,
ekonomiyle alakası olmayan bir dekan,
adeta, “ben aslında ekonomistim” diyerek,
saray sakinlerinden alıştığımız, buram buram cehalet kokan bir özgüvenle,
vekaleten bölüm başkanlığı yapıyor.
Bu sayede;
İçerisinde 3 bölüm olan, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi‘nin, 2 bölümüne,
bu her konunun uzmanı dekan arkadaş, vekaleten başkanlık yapıyor.
Şimdi hepiniz, bu “Erdoğanımsı” dekanın, kendi alanı nedir diye,
merak ediyorsunuz değil mi?
İşte o da, 3’üncü bölümde saklı…
Bu arkadaşın alanı, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilermiş…
Ancak ne hikmetse, kendi alanına bir türlü başkan atamıyor.
Peki neden biliyor musunuz?
Çünkü, bu dekan arkadaş, kendisini,
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümüne,
akademisyen olarak atatmak için uğraşıyor.
Bu yüzden de, herhalde göze batmamak için,
bu bölüme, vekaleten başkanlık yapmıyor.
Çünkü esas amacı, asaleten başkan olmak…
Hatta, bunun için çalışmalara da, Ağustos ayında başlıyor.
Bölümün ve fakültenin, hiçbir talebi olmamasına rağmen,
kadro kullanma izin talebi için, YÖK’e gidiyor.
YÖK de, her zamanki ciddiyetsizliğiyle,
Fakülte Yönetim Kurulu ile, bölümün onayı olmamasına,
ve yapılan tüm itirazlara rağmen, dekanın talebini onaylayıp,
27 Ekim 2022’de, kadro ilanı çıkıyor.
Üstelik ilanda, doktora tezinin başlığına kadar, tüm koşullar da,
bu arkadaşın, akademik geçmişiyle yakından örtüşüyor…
Yaa, bakın siz şu tesadüfe…
İşte tüm bu rezillik,
Boğaziçi Üniversitesi’nin, ne denli hedef alındığını,
kişisel çıkarlar ve rant arayışları için, ne denli tahrip edildiğini,
çok net bir şekilde, ortaya koyuyor.
Bu durum;
Ülkemizdeki, her gelir grubundan, en parlak çocuklarımızın,
alınlarının teriyle girip,
kamu kaynaklarıyla, dünya standardında eğitim aldıkları,
saygın bir üniversitemizin;
liyakatsizlikle, kayırmacılıkla ve keyfilikle,
düşürüldüğü durumun özetidir.
Boğaziçi Üniversitesi’ni esir alan, bu örnek;
Ülkemizdeki, en büyük sorunlarımızdan biri olan;
tepeden inme ve liyakatsiz atamaların,
ahbap çavuş ilişkisiyle, yürütülen işlerin,
ortak akıl ve demokrasiden uzak, yönetim anlayışının,
ibretlik bir iz düşümüdür.
Bu vesileyle;
Bu arkadaşa, işgal ettiği dekanlık ile başkanlıklara, çok alışmamasını tavsiye ediyor;
içinde bulunduğumuz dönemde, keser ve sapın hızla döndüğünü,
ve hesap gününün, artık çok yakın olduğunu, hatırlatmak istiyorum.
Ayrıca;
İki yılı aşkın süredir, maruz kaldıkları hukuksuzluk karşısında,
hakkını arayan,
her gün, nöbetler tutarak, bu ahlaksızlığa itiraz eden,
demokratik, özerk ve özgür bir üniversite hayalinden vazgeçmeyen,
Boğaziçi Üniversite’mizin tüm akademisyenlerine ve öğrencilerine,
her zaman yanlarında olduğumuzu, bir kez da söylemek istiyorum.
Siz hiç merak etmeyin;
Yaşadığınız bu kabus bitecek!
Türkiye, özgürleşecek!
Türkiye, gelişecek!
Türkiye, güzelleşecek!
Türkiye, zenginleşecek!
Ve Türkiye iyileşecek!
Üstelik buna engel olmaya, hiç kimsenin gücü yetmeyecek!
Hepimizin beklediği o değişime, inanın çok az kaldı!
Hepimizin istediği adil, eşit ve özgür bir Türkiye’ye, inanın çok az kaldı!
Bugünün kaybeden Türkiye’sinin yerini,
yarının, kazanan Türkiye’sinin almasına, emin olun çok az kaldı!
Aziz milletim;
Bay Kriz ve ekonomi yönetiminin, akıl ve bilime düşman davranışları,
artık tüm dünyada,
devlet yönetiminde, liyakatsizlik ve beceriksizlik dendiğinde,
neredeyse literatüre girecek, bir vaka haline geldi.
Bu durumun, son örneği olarak, geçtiğimiz hafta,
Merkez Bankası, politika faizini, yüzde 9’a indirdi.
Böylece faiz, tek haneli rakama indi.
Sayın Erdoğan da, nihayet muradına erdi.
Peki ülkemizde ne değişti?
Hiçbir şey…
Ne kur oynadı, ne de faizlerde, bir değişiklik oldu.
Yani bu vesileyle, bir kez daha görmüş olduk ki,
Merkez Bankası’nın politika faizinin, düşük olması,
bir tek, Sayın Erdoğan’ı mutlu etmeye yarıyor.
Çünkü ekonomide, herhangi bir sinyal etkisi yok.
Dolayısıyla artık, politika faizine de,
“Erdoğan faizi” diyebiliriz…
Nitekim;
Sayın Erdoğan, her ne kadar,
faize karşı zafer kazanmış gibi, nutuklar atsa da;
milletimizin yaşadığı gerçekler, maalesef değişmiyor.
“Faiz sebep, enflasyon sonuç” yalanına, artık kimse inanmıyor.
Çünkü, çarşıdaki, pazardaki pahalılık,
vatandaşlarımızın, canını yakmaya, aynen devam ediyor.
Mutfaklardaki yangın, büyüyerek devam ediyor.
Memur, esnaf, emekli, asgari ücretli,
enflasyon canavarının altında, ezilmeye devam ediyor.
Ama Bay Kriz’e göre, artık sıra enflasyondaymış…
Aklınca faizi halletti ya, şimdi sıra enflasyona gelmiş…
Biliyorsunuz, en son, “Merak etmeyin, o da inecek.” dedi.
Tabi, bu aslında, olumlu bir gelişme…
Çünkü, hatırlasınız kendisi, uzun bir süre,
enflasyonun varlığını bile kabullenememişti.
Sonrasında;
“enflasyon demesek, hayat pahalığı desek…“ diyerek,
işi iyice lakaytlığa vurmuştu.
Ve bu yılın başından beri de,
enflasyon için, düşüş tarihi vermeye çalışıyor.
Mart‘ta düşecek dedi, olmadı.
Nisan’da düşecek dedi, olmadı.
Mayıs’ta düşecek dedi, yine olmadı.
Şimdi artık, tarih de veremiyor.
“3 vakte kadar” edebiyatıyla, konuyu geçiştirmeye çalışıyor…
Sayın Erdoğan’ın kahve fallarına endekslediği enflasyonu düşürme masalında, Tayyip Bey’i Üzmeyen
İstatistik Kurumu TÜİK’in katkılarını da saymazsak olmaz.
Bu süreçte onlar da çok çektiler.
Tayyip Bey’i mutlu etme yolunda çok başkan eskittiler.
Sayın Erdoğan’ın istediği rakamı söylemeyen başkanlar, sonbaharda düşen yapraklar gibi birer birer
döküldüler.
Adaya teker teker veda ettiler ve en sonunda TÜİK de çareyi her şeyi gizlemekte buldu.
Mayıs 2022’den beri ayrıntılı veri açıklamayı durdurdu.
Şimdi de hummalı bir biçimde baz etkisiyle, hesap oyunlarıyla milletimize; ‘’Enflasyon düştü.’’
masalları anlatmaya hazırlanıyorlar.
Ama yemezler!
Milletimiz artık son derece açık ve net bir şekilde görüyor ki; bu iktidar artık ülkemizi yönetemiyor.
Memleketimizi içine sürükledikleri yangın artık kürsü nutuklarıyla gizlenemiyor.
Makyajlı rakamlarla kapanamıyor.
Süslü yalanlarla örtülemeyecek kadar açık bir şekilde sokaklarda, marketlerde, pazarlarda görülüyor.
Milletimiz artık markete gitmek bile istemiyor.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü parasının yetip yetmeyeceğini bilemiyor.
Çünkü kasada mahcup olmaktan çekiniyor.
Çünkü aldığı ürünleri iade etmek zorunda kalmaktan korkuyor.
Ama biz bu gerçekleri dile getirdikçe iktidar bize; “Abartıyorsunuz” diyor.
“Yaygaracılık yapıyorsunuz” diyor.
“Yalan söylüyorsunuz” diyor.
O yüzden gelin, şimdi hep beraber enflasyon sepetindeki gıda ürünlerinin son 1 yıldaki fiyat artışlarını
inceleyelim.
Üstelik öyle her marketin değil, süper indirimli, üç harfli marketlerin fiyatları üzerinden gidelim.
Bakalım, yalan mı söylüyormuşuz?
Bakalım, abartıyor muymuşuz?
Bakalım, yaygara mı yapıyormuşuz?
Mesela her evin vazgeçilmezi sütün 1 litresinin fiyatı; 2021 yılının Kasım ayında 7.13 lirayken, 2022
yılının Kasım ayında 15 buçuk liraya çıkmış.
Yani 1 yıllık artış oranı %117,4.
Mesela 1 kiloluk beyaz peynirin fiyatı; 2021 yılının Kasım ayında 32.89 lirayken, 2022 yılının Kasım
ayında 85.80 liraya çıkmış.
Yani 1 yıllık artış oranı %160.9
Mesela 1 kilo yoğurdun fiyatı; 8.74 lirayken 17.98 liraya çıkmış.
Yani 1 yıllık artış %105.6.
Mesela 1 kilo patlıcan 7,12 lirayken 18,90 liraya çıkmış.
Yani 1 yıllık artış %165.6.
Mesela 1 kilo domates 7,36 lirayken 19,90 liraya çıkmış.
Yani 1 yılda %170,3 artmış.
Mesela 1 kilo salatalık 5,46 lirayken 11,90 liraya çıkmış.
Yani 1 yılda %118.1 artmış.
Mesela 1 kilo limon; 4.39 lirayken 13.90 liraya çıkmış.
Yani 1 yılda %216,8 artmış.
Mesela 1 kilo elma geçen sene 5.38 lirayken bu sene 14.90 lira olmuş.
Yani 1 yılda %177 zamlanmış.
Mesela 1 kilo pirincin fiyatı 13.04 lirayken bir senede 27.50 liraya çıkmış.
Yani %110,9 artmış.
Mesela 1 kiloluk toz şekerin fiyatı; 2021 yılının Kasım ayında 6.91 lirayken 2022 yılının Kasım ayında
24 liraya çıkmış.
Yani 1 yıllık artış oranı %247,4
Evet, yanlış duymadınız %247,4.
Ancak tüm bu rakamların karşısında TÜİK’e göre şeker yalnızca %153 artmış.
Ya bakar mısınız şu işe?
Ne demişler?
Yalancının mumu, yatsıya kadar…
Hâl böyleyken iktidarın mumu da artık seçime kadar.
Giderayak sönmekte olan iktidar mumunun cılız ışığında; durmak yok, yalana devam sayın Erdoğan!
Durmak yok, masala devam sayın Erdoğan!
Durmak yok, artık yolun sonu yakın sayın Erdoğan!
Değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde,
bu kadar beceriksiz, böylesine ciddiyetsiz bir iktidar daha, görülmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde,
Milletimizin taleplerine, böylesine kulak tıkayan,
yaşadığı acılara, bu denli göz yuman bir iktidar daha, görülmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde,
Vatandaşın cebine, böylesine göz diken bir iktidar daha, görülmemiştir.
Ülkemiz bugün, tarihinde görülmemiş bir bunalımın içindedir.
Ve bu bunalımın sebebi de, iktidarın ta kendisidir.
Nitekim;
2023 yılı bütçesi de, bu gerçeği yansıtıyor.
Biliyorsunuz bütçe, geçtiğimiz 17 Ekim’de, meclise sunulmuştu.
Ben de, 19 Ekim’deki grup konuşmamda,
kapsamlı bir bütçe değerlendirmesi yapmıştım.
Konuşmamda, Bay Kriz ve arkadaşlarının,
ne kadar öngörüsüz olduğunu,
tahminlerinde, tarihi sapmalar yaşandığını,
rakamlarla ifade etmiştim.
Biliyorsunuz;
2022 bütçe harcama büyüklüğünün,
1 trilyon 751 milyar lira olması planlanmıştı.
Şimdi ise, iktidar, bunun, 3 trilyon 134 milyar lira olacağını söylüyor.
Yani, yıl sonu itibariyle, bütçe;
başlangıç miktarının, neredeyse iki katına çıkıyor.
İkinci Dünya Savaşı koşulları altındaki, 1943 yılından beri,
böyle bir şey, hiç yaşanmamış.
Evet yanlış duymadınız.
79 yıl aradan sonra, Bay Kriz;
ülkemize, 2’inci dünya savaşı şartlarını yaşatmayı, başarmış bulunuyor.
Bu olağanüstü başarısızlıktan ötürü,
başta Sayın Erdoğan olmak üzere,
liyakat abidesi, Ak Parti ekonomi kadrosunu kutluyorum.
Değerli arkadaşlarım;
2023 yılı bütçesinin, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri,
25 Kasım itibariyle, sona erdi.
İYİ Parti grubu olarak, milletimizin farklı ihtiyaçlarının, karşılanması amacıyla,
tam 26 önerge verdik.
Mesela;
EYT sorununun, tüm hak sahiplerini kapsayacak şekilde, çözülmesi amacıyla,
100 milyar liralık, bütçe önergesi verdik.
Mesela;
İnternet alt yapımızın güçlendirilmesi,
ve internet erişimi olmayan, hiç bir hane kalmaması için,
3 milyar lira istedik.
Mesela;
KOBİ’lere destek ödemesi yapılması için,
10 milyar lira talep ettik.
Mesela;
Esnaf ve sanatkârlarımıza, aylık 2000 lira destek verilmesi için,
48 milyar lira bütçe ayırın dedik.
Mesela;
Kaçak göçmen ve sığınmacıların, sınır dışı edilmesi için,
geri gönderme merkezleri inşa edilip, gerekli planlama yapılsın diye,
10 milyar liralık bütçe önerdik.
Mesela;
Köprü ve otoyollardan, garanti geçişler için,
yandaş şirketlere ödenmek üzere ayrılan,
53 milyar liranın da, bütçeden düşürülmesini talep ettik.
Ez cümle;
Sağlık çalışanlarımızdan, öğretmenlerimize kadar,
Çiftçilerimizden, şehitlerimize ve ailelerine kadar,
milletimizin yaşadığı, birçok sorunun çözümü için,
bütçe önergeleri verdik.
Tahmin edeceğiniz gibi,
istişareden, demokrasiden, nasibini almamış, Cumhur İttifakı milletvekilleri,
bu önergelerin tamamını, reddetti.
Tabi, bizim milletimiz için verdiğimiz önergelerimizin, tamamı reddedilirken,
KÖİ projeleri için, yandaş müteahhitlere 102 milyar lira,
faiz giderleri için de, 566 milyar lira ödenek koyuldu.
Miktarını kimsenin bilmediği, kur korumalı mevduat ödemeleri de,
aynen devam edecek.
İşte size Ak Parti’nin, “millet odaklı” bütçe anlayışı…
Gerçekten ibretlik.
Değerli arkadaşlarım;
Öyle anlaşılıyor ki;
Cumhuriyetimizin, 100’üncü bütçesi,
Ak Partinin de, “veda bütçesi” olacak.
Çünkü bu bütçede, ekonominin sorunlarını, yapısal olarak çözecek hiçbir tedbir yok.
Kamu yatırımları için ayrılan kaynak, çok yetersiz.
Bay Kriz’in tek amacının, ekonomiyi seçime kadar yüzdürmek olduğu,
çok net bir şeklide anlaşılıyor.
Israrla ve inatla sürdürülen yanlış politikaların bedeli,
vatandaşımıza, yoklukla, yoksullukla, fakirleşmeyle ödetiliyor.
Bu bütçede, çiftçi yok, emekli yok, memur yok, asgari ücretli yok, öğrenci yok, EYT’li yok…
Bu bütçede, millet yok, millet!
Mesela;
Tarım destekleme bütçesi, enflasyona karşı korunmuyor,
çiftçilerimiz mağdur ediliyor.
TÜİK’in açıkladığı, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksine göre,
tarımsal girdilerde enflasyon, yüzde 138,2’e ulaştı.
Ama buna rağmen,
2022 yılında, tarım destekleme bütçesi, sadece yüzde 62,7 artırılıyor.
Oysa tarımsal destekleme bütçesi,
en azından, tarımdaki girdi maliyetleri kadar artırılmalıydı.
Saçma sapan politikalar nedeniyle,
üst gelir grubuna, Kur Korumalı Mevduat kapsamında,
bir çırpıda, 300 milyar lira ödemekten kaçınmayan iktidar,
milyonlarca çiftçimize, “2023 yılında, sadece 54 milyar lira ödeyeceğim.” diyor.
Kamu Özel İş Birliği Projeleri çerçevesinde,
“Beşli çeteye, 102 milyar lira ödeyeceğim.” diyen iktidar,
çiftçilerimize, sadece 54 milyar lirayı, layık görüyor.
Mesela;
Ak Parti’nin veda bütçesinden, öğrencilerimiz de nasibini alıyor.
KYK burs ve kredi ödemeleri, düşük artırılarak,
ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz de, mağdur ediliyor.
Şimdi araya girip burada bir saplama yapmak durumundayım.
Uzun bir zamandır yoksulluk çalışıyoruz, derin yoksulluk çalışıyoruz.
Ümit Özlale ile başlattık, ben devraldım.
Bizzat kendim gidiyorum.
Ve bunun bir çıktısı olarak, bu bilginin bir çıktısı olarak adına “Rüzgargülü” dediğimiz ve öğrencilere
okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise talebelerine; devlette okuyanlara ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle
yemeği önerisinde bulunduk.
Biz iktidar olduğumuzda bunu yapacağız dedik ama durum vahim siz de yapın dedik.
Durum o kadar vahim ki sayın Erdoğan’a dedim ki;
“Durum o kadar vahim ki bunu derhal, vakit geçirmeden hayata geçirin. Siz bunun hayır duasını alın.
Varsa artı değeri siz alın. Çünkü nesli kaybediyoruz. 3,5-4 yaşındaki çocukların kemikleri sayılıyor, 15
yaşındaki çocukların büyük çoğunluğu obez, obez. Protein almadıkları için.
Bunun bir sürü yan tesirleri var, etkileri var. Bunlardan bahsetmiyorum.”
Buna kulak tıkadılar, kulaklarının üstüne yattılar.
Demre Belediyemiz ki kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Bunu bir öğün yemekle, kendi imkânları çerçevesinde; Demre’de, bir pilot uygulama olarak hayata
geçirdi.
Ne oldu biliyor musunuz?
O çocukları açlığa mahkûm eden bir karar alındı, aileleri umutsuzluğa mahkûm eden bir karar alındı.
Ve o karar Millî Eğitim Müdürlüğü eliyle, Kaymakamlık tarafından Demre Belediye’mizin yaptığı bu
yemek, çocuklara verilen bu yemek yardımı bizatihi, bizzat; o ortadan kaldırıldı, yasaklandı,
yasaklandı!
Kimsesizlerin kimiydiniz, öyle mi?
Hadi be!
Hani kimsesizlerin kimiydiniz değil mi?
Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz değil mi?
Hadi be!
Hani siz ayrımcılık yapmayacaktınız, hani yasaklarla mücadele edecektiniz.
Hadi be!
Siz bugün, ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız.
Enesler ağlarken, Furkanlar ağlarken, Haticeler ağlarken; siz pudra şekerleri çeken, acayip arabalara
binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen; burasına kadar açık, bu kadar düğmeleri olan
gömlekler giyen, bu kadar kocaman altın mıdır, pırlanta mıdır bilmediğimiz zevksiz kolyeler takan,
tuhaf tıraşlı, tuhaf sakallı gençler yarattınız, gençler.
Yazıklar olsun size, yazıklar olsun!
Haram olsun, zıkkım olsun!
Zehir olsun, zıkkım olsun!
Yazıktır, yazıktır!
2022 yılında, yüzde 85 buçukluk enflasyona karşı, öğrenci burs ve kredileri, sadece yüzde 30 oranında
artırılıyor.
Mesela;
Bu kadar yüksek enflasyon ortamında,
maaş ve ücretlerin, altı ayda bir, enflasyon kadar artırılması,
çalışanlar ve emeklilerde, büyük bir refah kaybına neden oluyor.
Bu kayıp, yıllık bazda, çalışanların cebinden 830 milyar lira alınması demek.
Ama maalesef;
çiftçinin, çalışanların, öğrencilerin yaşadıkları bu kayıpların hiçbiri,
2023 bütçesinde telafi edilmiyor.
Öyle görülüyor ki;
2023 yılı, milletimiz için, daha zor bir yıl olacak.
Ama, kimse endişelenmesin.
Şunun şurasında, seçime çok az kaldı…
Emin olun, sayılı gün, çok çabuk geçecek.
Sandıktan, yetkiyi aldığımızda,
Türkiye’yi hak ettiği ciddiyet ve millet odaklı bir anlayışla yöneteceğiz.
Bay Kriz ve arkadaşlarının, her saçmalığını, yakından izliyoruz.
Ekonomi ekibimizin, süratle enkazı kaldırıp, molozları temizlemek için,
planları, programı, yol haritası ve kadroları hazır.
Artık biz varız, artık İYİ Parti var.
Bizim için, Türkiye’nin, çözülemeyecek hiçbir sorunu yok.
Onlar gidecek, güneş doğacak.
Onlar gidecek, kabus bitecek.
Onlar gidecek, Türkiye süratle iyileşecek.
Ve Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılı,
Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi müjdeleyecek.
Hiç merak etmeyin;
Çok az kaldı!
Değerli dava arkadaşlarım;
Uzun süredir, sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili haberleri endişeyle takip ediyoruz.
Bu mesele ülkemiz için artık çok ciddi bir sorun hâline geldi.
Bu sorun gün geliyor, masum çocuklarımızı tehlikeye atıp canlarına mal oluyor.
Gün geliyor, sessiz canlarımızın canice katledilmesine sebep oluyor.
Buradan açıkça ilan etmek istiyorum.
Bizim; 11 yaşındaki Mustafa’mızın hayatını kaybetmesine de, geçtiğimiz hafta Konya’daki barınakta
yaşanan vahşete de zerre tahammülümüz yoktur.
Bizim için bu arada çok uzun yıllardır sokak hayvanlarına dair tutumu olan, imkânları ölçüsünde
yardım eden ve hayvanseverlerin bunun reklamını yapmadan bildiği bir kişi olarak anlatacağım.
Bazı sorunları da yakinen yaşamış, bilen bir insan olarak anlatacağım.
Arkadaşlarımız çalıştılar.
Özellikle İYİ Pati, bizim İYİ Pati diye bir derneğimiz var.
O dernek çerçevesi içinde özellikle gençlik kollarımız çalıştı ve bir öneriler silsilesi getirdiler.
Şimdi onu paylaşıyorum.
Bizim için buradaki esas mesele yaşam hakkının ihlalidir.
Nasıl ki tüm insanların onurlu bir yaşam hakkı varsa; o insanlarla aynı dünyayı, aynı toprağı, aynı
havayı paylaşan tüm canlıların da onurlu bir yaşam hakkı vardır.
Dolayısıyla bizim anlayışımıza göre mesele yaşam hakkı olunca devlet de bu konuya duyarsız kalamaz.
Sokaklarımızın milletimiz için güvensiz hâle gelmesine de, barınaklarımızın, işkence merkezlerine
dönüşmesine de razı olamayız.
Ancak devlet yönetmekten bihaber olan bu iktidar, bu konuda da tüm beceriksizliğini gözler önüne
seriyor.
Hatırlayın 18 Kasım’da sayın Erdoğan bir açıklama yapmıştı.
Demişti ki; “Sahipsiz sokak hayvanlarının yeri sokaklar değil, barınaklardır.
Belediyeler, barınaklar inşa ederek başıboş sokak hayvanlarını toplamalı.
Konya Büyükşehir Belediyemizin çok örnek bir çalışması var.”
Bu açıklamadan tam 1 hafta sonra sayın Erdoğan‘ın örnek gösterdiği Konya Sahipsiz Hayvan Bakımevi
ve Rehabilitasyon Merkez’inde korkunç bir vahşetin görüntülerine şahit olduk.
Eminim ki birçoğunuz, benim gibi o işkence görüntülerini izlemekte bile zorlandı.
İnsanlıktan nasibini almamış vicdansız bir caninin yaptıkları karşısında hepimizin yüreği sızladı.
O sessiz hayvanlara işkence eden vicdansızları, kendilerine emanet canlıları açlıkla sınayan kalpsizleri,
buradan bir kez daha lanetliyorum.
Allah her birini ıslah etsin!
Bu vesileyle hepimizin yüreğini kanatan bu görüntülere sessiz kalmayan, büyük bir duyarlılık
göstererek olay yerine giden, ellerinden geldiğince sessiz dostlarımızın ihtiyaçlarını karşılayıp
onlara sahip çıkan tüm hayvansever kardeşlerime canı gönülden teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri;
Biliyoruz ki bu caniler için yürekleri soğutacak bir cezai yaptırım maalesef kanunlarımızda yer almıyor,
dediğim gibi Kabahatler Yasası içinde.
Üstelik iktidar da her zaman olduğu gibi olay yaşandıktan sonra; “Gereken tedbirleri aldık.” demenin
ötesine geçemiyor.
Hatta devlet yönetmenin gereğini yerine getirerek bu konuya son verecek nitelikte somut adımlar
atacağına; yine insanlarımızı birbirinin karşısına dikerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Ciddiyetsiz açıklamalar, bilinçsiz yönlendirmelerle milletimizi düşman kamplara ayırıyor.
Bir yanda sahipsiz sokak hayvanlarının saldırısına uğrayan, sevdikleri zarar gören ve haklı olarak tepki
gösteren vatandaşlarımız hayvan düşmanı ilan edilirken; diğer yanda ise hayvanları koruyan ve
onların güvensiz barınaklarda yaşamasına tepki gösteren hayvanseverlerimiz de hayvanperest olarak
ilan ediliyor ve hedef gösteriliyor.
Böyle vicdansızlık olmaz.
Böyle ciddiyetsizlik olmaz.
Böyle devlet yönetilmez.
Ülkemizde yaşanan tüm sorunlara olduğu gibi bu soruna da aklın, bilimin, hukukun ve vicdanın
çerçevesinde çözüm bulmak zorundayız.
Nitekim biz İYİ Parti olarak sorumlu devlet anlayışımız gereği hem sahipsiz sokak hayvanlarının
korunması hem de sokaklarımızın güvenliğinin sağlanması için bir çalışma yaptık.
Bu doğrultuda İYİ Parti iktidarında; sahipli hayvanların olduğu kadar, sahipsiz hayvanların da yaşam
hakkını destekleyeceğiz.
Saldırganlık geçmişi olan engelli ya da güçten düşmüş hayvanların yerel yönetimlerce kurulan veya
izin verilen hayvan bakımevlerine insancıl yöntemlerle naklini sağlayacağız deniliyor, diyoruz.
Hayvanların; fizyolojik, sosyal, psikolojik, çevresel ve davranışsal gereksinimlerini karşılamak için
barınaklarımızı evrensel standartlarda geliştireceğiz.
Özellikle bugün yaşadığımız acıların bir kez daha tekrarlanmaması için saldırganlık geçmişi olan
hayvanların dünya standartlarında bir rehabilitasyon programına alınarak iyileştirilmelerini
sağlayacağız.
Ayrıca barınaklardaki hayvanlarımızın kontrolsüz nüfus artışını önlemek için de düzenli ve disiplinli bir
kısırlaştırma programını hayata geçireceğiz.
Şu anda 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanun’a ek olarak; “Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama
Yönetmeliği Kapsamında, Geçici Bakımevi Şartlarının” içeriğinde bir barınağın nasıl olması gerektiğine
dair her türlü detayı içeren kapsamlı bir mevzuat var.
Zaten var.
Ama mevzuatta bulunan maddeler bugün maalesef ne uygulanıyor ne de denetleniyor.
Yani barınakların koşulları ve hayvanların kaderi tamamen oralarda çalışan personelin inisiyatifine
bırakılıyor.
İşte bu yönetimsizliğin acı sonuçları da Konya’da olduğu gibi karşımıza çıkıyor.
Başka illerde olduğu gibi karşımıza çıkıyor.
Yani sokaktan hayvan toplamanın bile nasıl bir vahşet olduğunu sosyal medya üzerinden hep beraber
görüyoruz.
Sessiz dostlarımız kafeslerin içinde; aç kalarak, sevilmeden, koşup oynamadan hatta çoğu zaman kötü
muameleye maruz kalarak yaşam mücadelesi veriyor.
Aslında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan ama her işi olduğu gibi bu işi eline yüzüne
bulaştıran iktidarın aksine biz barınakların evrensel standartlara göre ruhsatlandırılmasını ve düzenli
olarak denetlenmesini sağlayacağız.
Ayrıca rehabilite edilen ve eğitilen hayvanlarımızın doğru ailelere sahiplendirilmesi için
düzenli ve etkili kampanyalar yürüteceğiz.
Bunun yanında ise milletimizi evcil hayvan sahipliğinin sorumlulukları konusunda bilgilendirecek,
hayvanları terk etmenin etkileri ve sonuçları konusunda farkındalık çalışmalarını artıracak cezai
yükümlülükleri de ağırlaştıracağız.
En önemlisi bu.
Cıs, cıs.
Aldın, bakacaksın.
Bakmıyorsan, almayacaksın.
Şüphesiz ki sahipsiz sokak hayvanları meselesinde atılması gereken en önemli adımlardan biri de
merdiven altı ve kayıt dışı üretimin engellenmesidir.
Bu doğrultuda İYİ Parti olarak biz; sorunun köküne inecek, hayvan üretimine belirli standartlar ve
caydırıcı vergiler getirerek hayvan nüfusu artışını kontrol altına alacağız ve son olarak da 5199 sayılı
Hayvanları Koruma Kanunu’nun caydırıcılık konusundaki yetersizliğinin önüne geçen ek düzenlemeler
getireceğiz.
Hayvanlara karşı sokakta, evde ya da barınakta işlenen suçların idari para cezasıyla geçiştirilmesine
asla izin vermeyeceğiz.
Cezaların suçun ağırlığına göre sınıflandırılmasını sağlayacağız.
Aziz milletim bizler, Allah’ın yarattığı ve bizlere emaneti olan kuşlar aç kalmasın diye medreselere ve
camilere kuş köşkleri yapacak kadar zarif bir medeniyetin evlatlarıyız.
Bizim şanlı töremizin ve görkemli medeniyetimizin düşkün ve başıboş hayvanlara karşı gösterdiği
şefkat ve merhamet batıda bile takdirle karşılanmıştır.
Fransız şairi Lamartin bu takdirini şöyle ifade eder; “Türkler kuşlara, köpeklere, velhasıl Allah’ın
yarattığı her şeye hürmet ederler.
Bizim memleketlerde başıboş bırakılan veya eziyet edilen bu zavallı hayvan cinslerinin hepsine
şefkat ve merhametlerini teşmil ederler.”
İşte o nedenle İYİ Parti iktidarında milletimizin mayasında olan şefkat ve merhamet duygusunun
sarsılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Bu sorunu devlet geleneğimize ve törelerimize yakışır biçimde ivedilikle çözeceğiz.
Hem çocuklarımız güvenli sokaklara kavuşturacak hem de memleketimizde nefes alan tüm
canlılarımızı onurlu bir yaşam hakkına kavuşturacağız.
Emin olun, çok az kaldı!
Değerli dava arkadaşlarım;
Bildiğiniz gibi 30 Eylül 2022 tarihli Genel İdare Kurulu toplantımızda 3 Ekim itibarıyla il ve ilçe
kongrelerimizin başlatılması kararlaştırılmıştı.
Buna göre ilçe kongrelerimiz devam ediyor.
Yarın itibarıyla 763 ilçemizin kongresi tamamlanmış olacak.
Ardından 24 Aralık 2022’de il kongrelerimiz başlayacak.
Tüm kongrelerimizi de Allah’ın izniyle 29 Ocak’ta tamamlayacağız.
Buradan tüm teşkilat mensuplarımıza, partililerimize ve tüm dava arkadaşlarımıza seslenmek
istiyorum:
Yaklaşan seçimler, ülkemiz için hayati bir önem taşıyor.
Bu seçim milletimiz için ya köprüden önce son çıkış ya da devam eden yıkımın son halkası demektir.
Böylesine önemli bir süreçte bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara, dayanışma ruhumuzu hedef
alanlara, yolumuza tuzaklar kuranlara karşı; birlikte ve dimdik durmalı kutlu hedefimiz etrafında
sımsıkı kenetlenmeliyiz.
Merhum düşünce insanımız Galip Erdem’in dediği gibi; “Türk milletini sevmekte birleşenler,
birbirlerini sevmekte birleşmeye mecburdurlar.”
Herkes bilmelidir ki; hiçbir kardeşimizin bir diğerinin kalbini kırmaya hakkı olmadığı gibi
kaybedeceğimiz ya da vazgeçeceğimiz tek bir dava arkadaşımız da yoktur.
Ama üzerine basarak vurgulamak isterim ki bu hassasiyete, iyiler ailesinin bu temel şiarına uymak
istemeyenlerin ve bu ağır yükü taşımaktan imtina eden yufka yüreklilerin de kutlu yolculuğumuzda
yeri yoktur, asla da olmayacaktır.
Çünkü milletimizin geleceği bizlerin omuzlarındadır.
Çünkü Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi; “1-2-3 yetmez, 4-5-6 olsun” diyenlerin, koltuk sevdasına
kurban edilen memleketimizin iyilerin güneşi dışında bir alternatifi yoktur.
İşte o nedenle; bizim için de milletimizi hak ettiği gibi bir Türkiye’ye kavuşturmak için iktidar
hedefinden başka bir alternatif yoktur!
Sezai Karakoç ne diyor?
“Her çağda, şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun. İnananlar için muhakkak bir Nuh’un Gemisi
vardır.”
İşte İYİ Parti; o Nuh’un Gemisi’dir!
İYİ Parti; ülkemizi güzel yarınlara ulaştıracak olan inancın ta kendisidir!
İYİ Parti; gönülleri huzura kavuşturacak olan umudun yılmaz bekçisidir!
Devam eden kongre sürecimizde en üstten en alt kademeye kadar göreve talip olan her bir kardeşimi
sadece bu gerçeğe odaklanmaya; birliğe, beraberliğe ve hakça bir rekabete davet ediyorum.
Her birinize geri dönülmez çağrım şudur.
Kentlisinden köylüsüne, yakınından en uzağına kadar tüm vatandaşlarımızın kapısına gideceğiz.
Bu yalan ve talan düzenini anlatacağız.
Çalmayan, çaldırmayan, çalışan, üreten ve liyakatle kalkınan Türkiye’yi hep birlikte milletimize
müjdeleyeceğiz.
Asla durmayacağız.
Asla yorulmayacağız.
Asla yılmayacağız.
İyileri, dün yıldırabildiler mi?
Bugün de başaramayacaklar!
Cesurları, dün korkutabildiler mi?
Bugün de başaramayacaklar!
Bizleri, dün yolumuzdan döndürebildiler mi?
Bugün de başaramayacaklar!
O hâlde şimdi, bir kez daha sizlere sormak istiyorum.
Benimle bu kutlu mücadeleye var mısınız?
Nice engelleri aştığımız gibi bugün de önümüze dikecekleri her türlü duvarı, yıkıp geçmeye var
mısınız?
Benimle omuz omuza iktidara yürümeye hazır mısınız?
Allah sizlerden razı olsun.
Asla unutmayın:
Bizim yolumuz, hak yolu, bizim yolumuz, hakikat yoludur.
Bizim yolumuz, millet yoludur!
Bizim yolumuz, Türkiye’nin kurtuluş yoludur!
Ve Cumhuriyetimizin kurtuluşu,
Bilge Kağan’ın, Sultan Alparslan’ın, Fatih sultan Mehmet’in, Hoca Ahmet Yesevi’nin,
ve Atatürk’ümüzün manevi izinden giden İYİLERİN,
yani sizlerin eseri olacaktır!
Yolumuz, bahtımız açık olsun!
Yüce Allah bizleri, milletimize karşı utandırmasın.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.